17 Mayıs 2007 Perşembe

Balıkçı Hikayesi


Amerikalı bir zengin işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika köyü kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balikçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar:




"Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı ?"

Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler.
Yabancı adam bu kez, niçin daha uzun sure kalıp, daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini soyler. Amerikalı işadamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasil geçirdiğini sorar. Balıkçı anlatır :

"Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra cocuklarımla oynarım,oğlende de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalip şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyor."

Amerikalı gerinerek,

"Benim Harvard'dan MBA'm var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile calışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa surede bir balıkçı filosuna sahip olursun.Böylelikle, yakaladığın balıkları aracılara değil, doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun."

Ve Amerikalı devam eder,

"Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasini terk edip Mexico City'ye, daha sonra Los Angeles'e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York'a yerleşirşin."

Balıkçı düşünceli vaziyette sorar,

"Peki senyor, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır ?"

Amerikalı yanıtlar,

"15-20 yıl kadar."
"Peki bundan sonra senyor ?" diye sorar balıkçı...

Amerikalı güler,

"Simdi anlatacağım en iyi tarafi! Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın !"

"Milyonlar ?" der. Meksikalı, "Eee...sonra senyor ?"

Amerikalı,

"Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk icin biraz balık tutarsın, cocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur,aksamları da arkadaslarınla şarap içip, gitar çalarsın. "

1 yorum:

Tuncay Erciyes dedi ki...

Konuyla ilgisi sebebiyle Neal Donald Walsch’ın 'Tanrı İle sohbet' kitabindan bes yil once begenerek alintiladigim
bir duzenlemeyi sunmak isterim;

“SAHİP OL - YAP - OL” dogru bir isletim sistemi mi?

“SAHİP OL YAP OL”

Veya bunun tersi mi doğru?

“ OL YAP SAHİP OL”

Burada en önemli konu olmak ve yapmak arasındaki farkı anlamaktır.
'OLMAK' Ruhun fonksiyonudur, 'Yapmak' ise bedenin.
Beden Daima bir şeyler yapar.Ya ruhunun doğrultusunda ya da ruhuna rağmen.
Ruh, ne yapıyorsan yap, ne olduğunla ilgilenir.
Çoğu kişi bir şeye SAHİP OLDUĞUNDA (zaman, para, sevgili, eş, ev vb.),
nihayet bir şey YAPABİLECEĞİNİ(kitap yazmak,hobileriyle uğraşmak,tatile çıkmak, ilişki kurmak gibi.)
ve bunu yaparak da bir şey OLABİLECEĞİNİ(mutlu, huzurlu, doyumlu, aşık vb.) zannediyor. Bu tamamen yanlıştır.

Çünkü evren yasası “SAHİP OL YAP OL” seklinde degil

bunun tam tersi, “ OL YAP SAHİP OL” şeklindedir.

Hiçbir zaman 'sahip olmayı' 'olmaya' çevirmez.
Ama 'olanı' 'Sahip olmaya' çevirir.
Bu nedenle önce, olmak istediğini, 'OL' (mutlu, sevecen, bilge, huzurlu, doyumlu, aşık)
Sonra bu olduğuna göre eylem 'YAP' (davran,yaşa)
Sonucunda da, SAHİP OLMAK istediklerine, (Sevgili, es, is, Ev, Araba vb) kavuşacağını görürsün.

Bu yaratıcı süreci harekete geçirmek istediğinde ,
Önce neye sahip olmak istediğine karar ver(seç),
Ona sahip olduğunda, nasıl olacağını Düşün ve onu 'ol'.
O halde kaynak ol.Kendinde neyi deneyimlemek istiyorsan, başkalarına da onu ver.

Başkalarına verdiğin şeyi kendine verdiğini hatırla.
Çünkü sadece 'BİR' var ve biz 'BİR'iz . Büyük sır budur.

İlişkilerinde de aynı kuralı uygula.
Başkalarının sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de onlara öyle davran.
Gezegenimizdeki tüm sorunlarımızın, tüm çelişkilerimizin, tüm zorluklarımızın,
barışı ve hazzı yakalayamamamızın kaynağı, bu basit gerçeği bir türlü anlayamamamızdır.
Öğrenmek için de aynı yolu izle ve öğrenmek istediğin şeyi öğret.
Öğretmek için , önce mükemmel olman gerektiğine inanma.(Bu iste fazla ileri gidip rezil olmakta var, aman dikkat:-))
-Kendin hakkındaki her küçük düşüncen 'BEN'i yadsımaktır.
-Kendin hakkında söylediğin her aşağılayıcı söz 'BEN'i yadsımaktır.
-Kendinle ilgili 'yeterli değilim' rolünü oynadığın her davranış 'BEN'i yadsımaktır.

Yaratıcılığın 3 aracını, Düşünce, Söz ve Eylem'i doğru kullanırsan, yaşamla mücadele etmezsin.
Düşündüğün ,söylediğin her şey, şunu deklere eder, 'Ben buyum, kim olduğum budur'
Yaptığımız her seçimle, kendinizi tanımlıyorsunuz.
Kürtaj sorununun, savaş sorununun veya sigara içme, et yeme, vb., sorunlarınızın yanıtı budur.
Bu nedenle, 'Ne Yapmaya çalışıyorum? en önemli sorudur.
Konu ne kadar önemsiz olursa olsun sadece şu soruyu dikkate alın,
'Bu gerçekten ben miyim? Kim olduğumun seçimi bu mu?'

'Tanrı İle sohbet'
Neal Donald Walsch
(Tuncay 06/07/2003)