Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla sorar...
'Dedecigim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?'
Dede tatlı bir gülücükle:
Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.' deyince torun:
'Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?' der.
Dede: 'Evet yavrum. ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır.' diye cevap verir.
Torun yeniden sorar: 'Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedecigim.
Bu ne demek açıklar mısın?'
Dede şefkatle ellerinden tuttuğgu torununa:
Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu. O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi?
İşte o ezanın namazı kılındı mı kılınmadı. O ezan Namazsız Ezan'dı.
İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur.
O da 'Ezansız namaz'dır. Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına.
Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir. Boşa vakit harcama!' ikazını yapıyordu o ezan.
Işte yavrum
öMüR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR.
Sakın boşa geçirme. ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile bosluk bırakma!'
28 Aralık 2007 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder