18 Haziran 2008 Çarşamba

Psikolojide Yöneltme

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır.
Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir, ama sonra ders yılı baslar.

Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp
bidonunu bağırıp, çağırarak tekmelerler. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve
yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine
doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar onları durdurur ve:
'Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi
istiyorum sizden. Ben de sizlerin yasındayken ayni şekilde gürültüler çıkarmaktan
hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve
gürültü yaparsanız size her gün 5 YTL vereceğim' der. Bu teklif çocukların
çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam
yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der: 'Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 1 YTL verebilirim. ' Cocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı
adam yine karşılar onları: 'Bakin' der, 'Henüz maaşımı alamadım, bu
yüzden size günde ancak 25 Kuruş verebilirim, tamam mı?',
'Olanaksız bayım' der içlerinden biri, 'Günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı
sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

BİZ İŞİ BIRAKIYORUZ. ..!

Tarihten Hazır Cevaplar

BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.

BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

DERDİN DEVASIZI...
İbn-i Sinâ ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.

DERS ALABİLMEK
Lokman Hekim'e:
- "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.

FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.

GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar

GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz. mukemmel cevap yaa

KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.

KADERİN İCABI
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!

SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim

Besinlerin faydaları

Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar havucun
gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiğini göstermiştir.

Domateste kalpte olduğu gibi dört odacık vardır ve kırmızı renklidir.
Bütün araştırmalar domatesin kalp ve kan için faydalı olduğunu
göstermiştir.

Üzüm salkımı kalp şeklindedir, her bir üzüm tanesi kan hücresi gibi
görünmektedir ve araştırmalar üzümün ciddi kalp ve kan canlandırıcı
bir gıda olduğunu göstermiştir.

Ceviz küçük bir beyin görünümündedir. Ve beyin fonksiyonlar için faydalıdır.

Fasulya böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir.

Sap kereviz, Çin lahanası ve Rhubarb (bizde yok) kemiklere benzer. Bu
gıdalar kemikler için faydalıdır, sodyum oranları eşit ve %23 dür.
Gıdanızda yeterli sodyom yok ise vücut kemiklerden çeker ve kemikler
zayıflar. Bu gıdalar iskeletinize faydalıdır.

Patlıcan, avokado ve armut kadınların rahim ve serviks sağlığı ve
fonksiyonlarını hedefler ve görünümleri bu organlara benzerler.
Araştırmalar kadınların haftada bir avokado yemeleri halinde
hormonları dengelediğini, istenmeyen doğum sonrası kilolarını
azalttığını ve serviks kanserini önlediğini göstermiştir.

İncir tohum doludur ve ağaçta ikili olarak asılarak büyür. İncir
sperm sayısını ve hareketliliğini arttırır ayrıca erkek kısırlığını
önler.

Tatlı patatesin görünümü pankreasa benzer ve şeker hastalarının
glisemik indeksini dengeler.

Zeytin yumurtalıkların sağlığına ve fonksiyonuna yardımcı olur.

Greyfurt, portakal ve diğer narenciye meyveleri kadın göğüsüne benzer
ve bunların sağlığına ve lenfin hareketine yardımcı olur.

Soğan vücut hücreleri görünümündedir. Bütün vücut hücrelerinden atık
maddelerin temizlenmesine yardım eder. Hatta gözlerin epitelyal
katlarının yıkayan gözyaşlarına bile sebep olur.

Sevdiklerinize Zaman Ayırmak



Eğer bir anne iseniz veya bir anneniz varsa burada yazdıklarımı gayet iyi anlayacaksınız: Evet, düşündüğümde babalar da ne demek istediğimi anlayabilirler ama ancak anneler burada yazılanları gerçekten hissedebilirler. 21 senelik evlilikten sonra "aşk ışıltısını" canlı tutmanın yeni bir yolunu buldum.

Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında eşimin fikriydi. Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak: "Biliyorum ki onu seviyorsun" dedi . Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!" "Biliyorum ama aynı zamanda onu da seviyorsun. Ona da zaman ayırman gerekiyor"


Karımın, ziyaret etmemi istediği "öbür kadın" , 19 yıldır dul olan annemdi. İşimin yoğunluğu ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu.


O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim.


Endişelendi ve hemen "İyi misin, her şey yolunda mı" diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı. "Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm" diye yanıtladım. "Sadece ikimiz mi?" Biraz düşündü ve "Çok isterim" diye cevap verdi.


O Cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı. Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi.


Arabaya bindiğimizde "Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve gerçekten çok etkilendiler" dedi, "Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar."


Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi.


Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha menünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim:


"Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin" dedi. Ben de gülümsedim: "O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim" dedim. Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalıştık.O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık.


Akşam annemi bırakırken; "Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen" dedi ve bir akşam tekrar buluşmakta karar kıldık. Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu: "Çok güzeldi" dedim "Düşünebileceğimin çok üstündeydi"


Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu o kadar ani gerçekleşmişti ki onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı.


Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorandan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı:


Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum.


O esnada, "Seni Seviyorum" demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım.


Hayatta hiçbir şey ailenizden daha önemli değildir. Onlara hakları olan zamanı ve ilgiyi verin çünkü böyle şeyleri erteleyebileceğ iniz "başka bir zaman"ı her istediğinizde yakalayamayabilirsi niz.